29 Ocak 2017 Pazar

ANA TANRIÇANIN KENTİ - METROPOLİS - TORBALI - İZMİR


Adı Ana Tanrıcanın Kenti anlamına gelen Metropolis İzmir'in Torbalı İlçesinde yer alıyor. Kentin MÖ 3. Yüzyılda Hellenistik Dönemde Seleukos Krallığı sırasında kurulduğu biliniyor. Ancak ilk yerleşimin çok daha önce, MÖ 3000 yıllarında, Erken Tunç Çağında başladığı akropoldeki buluntulardan anlaşılmıştır.

Roma Döneminde gelişmesini sürdürmüş, en parlak dönemini yaşamıştır. Bizans döneminde surlarla tahkim edilmiştir. Bu gün hamam, gimnazyum, stoa (üstü kapalı gezinti yolu), tiyatro, kent meclisi (bouleuterion) gibi kamu binaları ile akropolde Savaş Tanrısı Ares adına bir tapınak, agora, genel tuvalet ve sivil mimari örnekleri villaların kalıntıları görülmektedir.







Helenistik dönemde yapılmış tiyatro, Anadolu tiyatrolarının ilk örneklerin biridir. 4000 kişiliktir. Roma döneminde tadilata uğramıştır. 

 

Yukarıdaki fotoğraflarda tiyatronun sütunları, aslan ayaklı oturma sıraları ve yöneticilere ait koltuklardan biri, aşağıdaki fotoğrafta ise tiyatronun üst sıralarından sahneye bakışı görüyoruz.



Tiyatronun biraz aşağısında peristil ev keşfedilmiştir. Kentin sivil mimarisi hakkında fikir veren bu villanın avlusunda büyük bir havuz yer almaktaydı. Aşağıda tabanı mermer kaplı havuzu ve çevresindeki sütunların yüksek kaideleri görülüyor.


Peristil ev ile tiyatro arasında tabanı mozaikle süslü bir salon bulunmuştur. Salonun bir eve ait olmadığı daha çok tiyatro gösterilerinden önce kullanılan bir resepsiyon mekanı olduğu düşünülmektedir.


Bu salondaki mozaikler son derecede güzel ve ustaca yapılmıştır. Şarap ve çoşku tanrısı Dianisos. karısı Ariadne, elinde kadehle Eros, dört mevsimi sembolize eden resimler, çeşitli bitki, hayvan figürleri ile geometrik desenler işlenmiştir.



Şehre hakim tepede akropol yer alır. Akropolun surları Helenistik dönemde inşa edilmiştir. Ares tapınağının kalıntıları da surların içinde yer almaktadır.




Bizans döneminde eski surlar tamir edilmiş ve yenileri yapılmıştır. Aşağıda Bizans döneninde yapılan, bouleuterion ve stoaya kadar uzanan surlar ve verimli Torbalı Ovası görülüyor.


Surların ortadan ikiye böldüğü kent meclisinin (bouleuterion) iki tarafı aşağıdaki fotoğraflarda görülüyor. Bu imparatorluk döneminde doğrudan demokrasinin önemini yitirdiğini ve meclisin işlevsiz kaldığını gösteriyor. 


Surların doğusunda hamam gimnazyum külliyesi ve stoa, güneyinde ise agora yer alıyor. Aşağıdaki fotoğrafta hamamın tabanı ve altında ısıtmayı sağlayan sıcak hava ve suyun dolaştığı bölümler görülüyor.


Hamamın hemen yanında bir genel tuvalet ve çevresindeki atriumlu evler bulunur.



Metropolis Antik Kenti şarapları ile ünlüydü. Efes ile Symirna arasında yer alışı tarım dışında ticaret ve gümrük gelirleri elde etmesini sağlamıştır. Bizans Döneminde piskoposluk merkezi olmuştur. Daha sonra Aydınoğlu Beyliği döneminde terk edilmiş daha doğrusu ovaya taşınmıştır. Torbalı adını Metropolis'den almıştır. 


Eğer giderseniz Antik kentin girişinde ziyaretçileri karşılayan bembeyaz bir kedi olan Pamuk'u okşamadan geçmeyin. Güzel ve cana yakın pisimiz, iki plastik leğenden yapılmış evinde yaşıyor.




11 Ocak 2017 Çarşamba

GÜNEŞ KENT : SOLİ - POMPEİPOLİS - MERSİN


Mersin'in Mezitli  İlçesinde yer alan Soli Antik Kenti, Viranşehir Mahallesindedir. Arkeolojik buluntular, yerleşimin Orta Tunç Çağına kadar uzandığını göstermektedir. Güneş anlamına gelen Helence Soloi, Latince Soli olan adını Klikya Bölgesinin güneşine atfen almış olmalıdır.

Kuruluşuna tarihi ve kurucularına dair değişik görüşler vardır. Akhalılar, Lindoslular ya da Argoslular tarafından İÖ 8.-7. yüzyılda bir liman kenti olarak inşa edildiği düşünülmektedir. Pers egemenliği döneminde önemini ve özerkliğini korumuş. En parlak dönemini İskender'in fetihleriyle başlayan Helenistik çağda,  Seleukos Krallığı döneminde yaşamıştır. Daha sonra zayıflamış ve Klikya Ermenistan Kralı Tigranes, kenti yağmalayıp halkını sürmüştür.



Korsanların eline geçen Soli, yağmacılık, esir ticareti, kaos içinde kalmıştır. İÖ 67 yılında Romalı Komutan Pompeius kente bir düzen getirmiş, esir aldığı Klikyalı korsanlardan bazılarını şehre yerleştirmiş ve yeniden parlak bir liman kenti haline getirmiştir. Bu nedenle Soli artık Pompeipolis (Pompeius'a adanmış kent) olarak adlandırılmıştır.


6. ve 7. yüzyıllarda depremler ve Arap akınlarıyla zayıflayan kent bu gün şehrin merkezinde kalmış üzerine duyarsızca yapılan konutlarla kaybolmaya yüz tutmuştur.




Kalıntılardan en önemli ve görkemlisi, zamanında iki tarafında 200 sütun dikili olduğu söylenen mermer bir Roma yoludur. Yapılan kazılarla yeni bulunan arkaik tapınak, Roma Hamamı, antik liman ve daha da eski çağlara ışık tutacak olan Soli Höyük hakkında yeni bilgilere ulaşılacaktır.


















Bu gün sütunlardan 33 tanesi ayaktadır. Birbirlerine kemerlerle bağlı olduğu Korint tipi sütun başlıklarının üzerindeki elemanlardan belli olmaktadır.

Sütunların gövdelerindeki konsollarda çeşitli tanrı ve mitolojik karakterlerin heykelleri yer almaktaydı. Bazı sütunların yazıtlarından Roma İmparatorlarının ve yüksek yöneticilerinin büstlerinin de bulunduğu anlaşılmaktadır.



6 Ocak 2017 Cuma

TATLARİN KASABASI - KAPADOKYA

Tatlarin Nevşehir Acıgöl ilçesine bağlı şirin bir Orta Anadolu kasabasıdır. İçinden Kızılırmak'a kadar uzanan Bağarası deresi geçer. Kasabanın hemen yanında yöre halkının kale dediği bir tepede çok güzel freskolar barındıran bir kilise ile bir yeraltı şehri vardır.

 Çevre düzenlemeleri yapılan  kaleden Tatlarin Kasabası...


Tepenin eteklerindeki mağara-evler....



Bazalt tabakası altında yer alan volkanik tüf içine oyulmuş, ön tarafı çökmüş, kubbeli bir mekan...


1975 Yılında keşfedilen Tatlarin Yeraltı Şehri 1991 yılında ziyarete açılmıştır. Birbirine koridorlar ve merdivenlerle bağlanmıştır. Arada bir yeraltı kentlerinde sık rastlanan kaya kapılarla korunan oldukça büyük mekanlar bulunur. Yeraltı şehrinin büyük mekanları, ahır, kiler ve mutfakları kentin sivil değil, askeri veya manastır gibi dini bir mekan olduğu kanısını yaratmıştır.





Tatlarin Yeraltı kentinde başka yeraltı kentlerinde görülmeyen bir bölüm bulunur: Tuvalet. Yandaki fotoğrafta günümüz alafranga (yoksa a la Tatlarin mi desek?) tuvaletlerine benzeyen tuvaleti görüyorsunuz. Altında zamanında taşla örtülü olduğu belli bir çukur (cehennemlik, kubur) bulunan bu dar mekan büyük bir salona kavisli bir koridorla bağlıdır. Bunun kokuyu engellemek üzere yapıldığı düşünülüyor.




Yeraltı şehrinin yalnızca iki katı ziyarete açıktır. 3 farklı girişi olduğu bilinmekte ve hepsi harap olduğu için başka bir mekandan girilmektedir. İçine yalnızca seyyar bir merdivenle girilebilen derin bir odanın zindan olduğu düşünülüyor. Keşfedildiğinde zindan içinde 3 iskeletin bulunması bu görüşü desteklemiştir. 

Yeraltı şehrinin hemen yanında yine volkanik tüfe oyulmuş Tatlarin Kilisesi bulunur. İki apsis ve iki nefli kilisenin bir kısmı yıkılmış olsa da freskoları gayet iyi durumdadır. Anlaşılmaz ve tuhaf bir tutumla fotoğraf çekimi yasaklanmış oluğu için kilisenin içinde fotoğraf çekemedim. Bu nedenle ilk kez başka bir kaynaktan bloguma (elbette kaynak belirterek) fotoğraf koymak zorunda kaldım.

Fotoğraf : http://www.kapadokyatravel.com/
Kilisenin dışarıdan görünüşü...



5 Ocak 2017 Perşembe

SİVASA (GÖKÇETOPRAK) KÖYÜ



Nevşehir'in Gülşehir İlçesine bağlı resmi adı Gökçetoprak olan Sivasa Köyü, Kapadokya'nın aklınızda yer etmiş manzaralardan ibaret olmadığının bir örneği... Köyden geçip gitseniz diğer İç Anadolu köylerinden biri olduğunu, onun özel bir yer olmadığını sanabilirsiniz. Oysa köylülerin hâlâ kullandığı Sivasa (Orta Anadolu şivesiyle Suvasa) Luvi dilinde bir ad. Anadolunun en eski halklarının dilinde yani.



 Luvi dilindeki adını hak etmek için olsa gerek bazılarının hala içinde oturulan taş evlere sahip. Aralarında dolaşırken kendinizi o dönemde sanabilirsiniz.







Köyün eski ve bir kısmı terk edilmiş toprak harçlı taş evleri sanki 5000 yıl önce yapılmış ve tarihten fırlamış gibi. Yalnız kapı ve pencere söveleri yontularak şekillendirilmiş duvar taşları birbirinin üzerine kuru duvar şeklinde yerleştirilmiş. Bacalar birer pişmiş topraktan küp ile sonlanıyor. 





















 Ayrıca çok ilginç bir şekilde yer altında kemerli, kubbeli, ocaklı taş yapılar var. Halen ahır olarak kullanılan birine girdiğinizde geniş düz taşların ustaca üst üste konularak yapıldığı kubbeleri hayretle izleyebilirsiniz.

                               


Köyde köylülerin Zeus Heykeli dedikleri aslında bir Hitit Tanrısının kabartma heykeli bulunuyor. Köyde çok eski bir kilise ve yeni (1989 yılında) keşfedilmiş bir yeraltı şehri de var.














































Köyün dışında 2-3 km uzaklıkta doğal bir kayaya kazınmış hiyografik yazılı bir Hitit anıtı bulunuyor.


KORYKOS - KIBRISLI PRENSİN KENTİ - KIZKALESİ


Halikarnaslı Heredot'un yazdığına göre Kıbrıslı Prens Gorges tarafından kurulmuş bir liman kentidir. Mersin iline bağlı Kızkalesi beldesinde yer alır. MÖ 4. yüzyıla kadar uzanan çalkantılı tarihinde birçok değişik devletin egemenliği altına girmiştir.



Şimdi nefis bir kumsalın yanında yükselen kıyı kalesi ile birkaç yüz metre açıkta bulunan deniz kalesiyle tarihi ve turistik bir alandır.




Antik Klikya Bölgesinin bu önemli limanı, Seleukhos Krallığı, Roma, Bizans, Klikya Ermeni Krallığı, Karamanoğulları Beyliği, Osmanlı dönemlerini görmüştür. En parlak dönemini 450 yıllık Roma döneminde yaşamıştır.




Bu gün kalıntılarını gördüğümüz kıyıdaki ve denizdeki iki kale ile çağının en güvenli liman kenti olmuştur.


                          


Kare planlı kıyı kalesi, iki sıra sur ve surların dışındaki denize bağlantılı bir hendekle çevrilmiştir. Arap akınlarına karşı Bizans tarafından yapılan, sonradan Karamanoğulları tarafından onarılan kaleye hareketli bir köprü ile girilmekteydi. 



Kent içinde 14 kilise bulunmaktaydı. Kalıntılar arasında bu kiliselerin kalıntılarından başka, surlar, sarnıçlar, su kemerleri, kaya mezarları, Roma dönemi yolları, lahitler görülmektedir.




Kıyı kalesinin 50 metre kadar dışında bulunan nekropolde kabartmalı kaya mezarlar ve lahitler bulunur

Kıyı kalesinin 400 metre kadar açığında bulunan karaya eskiden bir yol ile bağlanmış küçük bir adada deniz kalesi yer alır. Bu gün yol deniz altında kalmıştır. Adaya gezi tekneleriyle ulaşılmaktadır.
Adadaki kale KIZKALESİ adıyla anılmaktadır. 




Kızkalesi yaklaşık 200 metre uzunluğundaki surları ve 8 adet kare, üçgen ve yuvarlak planlı kuleleriyle son derece sağlam kalmıştır. Kalenin 1199 yılında I. Leon tarafından yaptırıldığı 1361 yılında Kıbrıs Krallığı tarafından zapdedildiği ve bir zaman korsanlar tarafından kullanıldığı biliniyor.
Kalenin ortasında iki şapelin yer aldığı tabanları mozaikli kaplı bir yapı kalıntısı bulunmuştur.





       Kalenin batısında denize açılan bir kapı ve bir galeri yer alır. Ayrıca sarnıç ve atölyeler bulunmaktadır. Deniz ortasındaki her kale için uydurulan, kralın kızı hikayesi Korykos deniz kalesi için de yinelenir. Kahinlerin yılan sokmasından öleceğini söylediği kızı için kalenin kral tarafından yaptırıldığı ama zavallı kızcağızı üzüm sepetine gizlenmiş bir yılanın sokarak öldürdüğü anlatılır. Kale ve antik kent de bu efsane nedeniyle Kızkalesi olarak adlandırılmıştır.