8 Kasım 2018 Perşembe

SARIKAYA ROMA HAMAMI - YOZGAT

Yozgat İli Sarıkaya İlçesinin merkezinde yer alan Roma (Kral Kızı) Hamamı, bir sıcak su kaynağının üzerine inşa edilmiştir. Hamamın MS 2. Yüzyılın ortalarına doğru yapıldığı sanılıyor. Bilinen en eski adı, Aquae Sarvenae olan bu yerleşim yeri, daha sonra Bizans Döneminde hamamın hemen yanına yapılan kilise nedeniyle Therma Basilica olarak anılmıştır.


Modern çağda ilk kez bir Fransız gezgini 1893-94 yılında burayı görmüş ve çizimlerini de yaparak kayda geçirmiştir. 1935 yılına kadar bu kaplıca bölgesi Boğazlayan İlçesinin Hamam Köyü ya da  Terziler Hamamı olarak bilinir. 1935 de Sarıkaya adı verilmiş (Sarvanea'dan esinlenmiş bir ad olabilir mi?) bucak olmuştur. 1957 yılında ise ilçe yapılmıştır.


2010 yılında Roma Hamamının değeri anlaşılıp temizlik ve kurtarma çalışmalarına başlanmıştır. Çevresi konut işyeri ve benzeri yapılarla dolu olan hamamın, ayakta kalmış tek duvarının üzerindeki yapılar kamulaştırılmış ve boşaltılarak yıkılmıştır. Yozgat Müzesi gözetiminde halen sürdürülen çalışmalar sonucu iki katlı batı cephesi, cephenin önündeki büyük havuz, büyük havuza bağlı iç havuz ve ona dik uzanan asıl termal kaynağın üzerine yapılmış, iç havuza dik pozisyonda oval üçüncü havuz ortaya çıkarılmıştır.

Batı cephesi ve büyük dış havuz
 İki yanında yarım daire şeklinde apsisler bulunan onar gözlü iki katlı batı cephesi, yaklaşık 30 metre genişliğindedir. Alt katta en ortada yer alan gözler kemer şeklinde yapılmış, diğerleri iki yana doğru bir düz, bir kemer şeklinde sıralanmıştır. Üst katta ise sıralama tam tersidir. Her gözün ortasında iki kat yüksekliğindeki sütunlar günümüzde yok olmuştur. En üstte yer alan frizde boğa başı ve yılan şeklinde figürler yer alır.

Batı cephesinin arkasındaki kapalı iç havuz


En İçte yer alan oval havuz.



En içteki oval havuz, yaklaşık 50 derece sıcaklıkta sıcak su
kaynayan termal kaynağın üzerine inşa edilmiştir.




Batı cephesinin iki yanına yapılmış  apsislerin iç kısmındaki küçük havuzların zengin kişilere özel havuzlar olarak kiralandığı düşünülüyor.

İki katlı duvar üzerindeki friz...



Frizden düşmüş bir eleman. (Üzerindeki boğa başı figürüne dikkat.)

İki katlı 20 gözlü cephenin en üstündeki frizlerden bir kısmı düşmüş olsa da kalanlar duvarın görkemini gözler önüne seriyor. Üzerindeki yılan figürlerinin sağlık tanrısı Asklepios'un simgesi oluşu, kaplıcanın şifalı olduğunun bilindiğini gösteriyor.

Sarıkaya Roma Hamamının yapımına dair birden çok söylence var. Söylencelerde sık rastlanılan kral, kralın çok güzel ama hasta kızı, imparatorların başlarına gelenler vb şeyler burada da yinelenmiş. Merak edenler için link vereyim:



2 Eylül 2018 Pazar

KAHRAMANMARAŞ ARKEOLOJİ MÜZESİ


K.Maraş Arkeoloji müzesinin  tarihi bir bakıma Dulkadiroğulları Beyliği'ne (1339-1515) kadar dayandırılıyor. Bu dönemde Geç Hitit Dönemine ait tas eserlerin Maraş Kalesi'nde saklandığı ifade ediliyor.
Modern anlamdaki Maraş Müzesi, 1947 yılında tarihi Taş medresede kurulmuş. Sonra 1961 yılında Maraş Kalesine ve 1971 de şehir içindeki şimdiki binasına taşınmıştır. Ek bina ve salonlarının tamamlanmasıyla 2012 yılında son halini almıştır. Bugün envanterinde 30 000 tarihi eser bulunmaktadır.

Domuztepe Höyük kazılarından elde edilen bilgilere göre bire bir ölçüde yeniden yapılmış (rekonstruksiyon) bir ev. 

Müzede 7 adet teşhir salonunun ikisi tarih öncesi dönemin yerleşimlerinden Direkli Mağarası ve Domuztepe Höyüğüne ayrılmıştır. Paleolitik çağda önemli bir yerleşim ve bu dönemdeki göçler sırasında sürekli kullanılan bir mola yeri olduğu düşünülen Direkli Mağarası, 16 000 yıllık (MÖ 14 000) insan izleri taşımaktadır. 
Bir neolitik çağ yerleşimi olan Domuztepe Höyük buluntularına göre buradaki yerleşim MÖ 5500 yıllarına kadar uzanmaktadır. Müzede ki ilgili salonlarda bire bir canlandırmalarla o günün insan yaşamından örnekler verilmiş, buluntular sergilenmiştir.

Aşağıdaki linkte Domuztepe Höyüğü ile ilgili yeni bir haber yer alıyor. (2018)


Tanrı ve ana tanrıça idolleri, boncuk dizisi, çeşitli taş aletler ve Obsidiyen  çekirdek

Kadın Vücudu şeklinde bir kap ve neolitik çağda yapılmış desenli çömlek parçaları.

Domuztepe'de bulunmuş bir seramik kap.
Domuztepe Höyüğü kazıları, o dönem insanlarının davranışları, inançları ve yaşamlarıyla ilgili birçok bilgi sağlamıştır. Bunlardan biri de ölüm ritüelleridir. Ölenlerin kemiklerinin sıyrılması, başın vücuttan ayrılması gibi işlemler çok yaygındır. 


Bir toplu mezar çukurunda bulunmuş, vücudundan ayrılarak ayrıca ve özenle gömülmüş, bir genç kıza ait kafatası üzerinde adli patologların yaptığı çalışma, yukarıdaki fotoğrafta görülmektedir. Eğer sağ olsalar yakınlarının bu kızcağızı tanıyabileceği ifade edildiğine göre günümüz insanına çok benzedikleri su götürmez. 


Müzenin girişindeki ilk salon, Maraş (veya Suriye) Fili fosillerine ayrılmış. Yani şu bildiğimiz (!) Elephas Maxima Asurus. :)  6 Metre yüksekliğindeki bu 5 tonluk hemşerimizin ülkemizdeki  nesli tükenmiş olsa da, aynı soydan gelen akrabalarından bir kısmı uzak Asya ülkelerinde yaşamaktadır. Müzede Maraş Fili'nin oldukça sağlam ve tam bir fosili, kendine özel bir salon bulunuyor. 


Salonda Türkoğlu ilçesi Gavur Gölü Bataklığında bulunan diğer kemikler, filin hoperlörden veriler ve tarih öncesinden geldiği izlenimi yaratan sesi eşliğinde sergileniyor.

Ünlü Maraş Aslanı

Geç Hitit Krallıklarından biri olan Gurgum Krallarından III. Halparuntaş tarafından yaptırılmış bu kapı aslanı, üzerindeki Luvice hiyeroglif yazıt nedeniyle çok önemlidir. Yazıtta kral Gurgum (Maraş) Krallarının soy ağacını dedesinin dedesinin dedesine kadar saymıştır. 

Geç Hitit dönemine ait taş kabartma eserler. Kolajın ortasında sağ elinde çift ağızlı baltası (labris),
 sol elinde yıldırımlarıyla koca sakallı baş tanrı, Fırtına Tanrısı Teşup yer alıyor.


Müzenin diğer salonlarında Maraş ve çevresinin zengin tarihinden çeşitli buluntular sergilenmektedir.
Aşağıda bu eserlerden birkaç örnek görülüyor.


    
Asur Kralı III Adad Nirari adına dikilmiş,
iki yüzü de hiyeroglif yazılı sınır taşı.



Ağlamsak suratlı bir stel...
Pişmiş topraktan bir mezar.



Sağlık Tanrısı Asklepius. Sol elinde
bugün hala modern tıbın ablemi olan bir dala
sarılmış yılan bulunuyor.

Bir Roma sütunu





















Çeşitli takılar. 

Keçi başlı törensel kap.

Çeşitli metallerden silah ve aletler, çeşitli kaplar.

















Roma Döneminden bir mozaik.

26 Ağustos 2018 Pazar

HATAY ARKEOLOJİ MÜZESİ - 3 (MOZAİKLER)

Hatay Arkeoloji Müzesi, Mozaik Koleksiyonunun zenginliği bakımından dünya ikincisidir. Bu konudaki birincilik ünvanını Tunus'da ki Bardo müzesi taşır.

Hatay Arkeoloji Müzesine çevredeki ören yerlerinden, özellikle Daphne (Harbiye) bölgesinden getirilen mozaikler sergilenmektedir. Zengin evlerini ve mabetleri süsleyen sanatsal değeri yüksek, çok renkli, harika mozaikler bu gün bile izleyenleri hayran bırakıyor.

Bir titan (dev) olan ve kendisi gibi bir titan olan karısı Tethys ile birlikte tanrıların titanları yenmesinden sonra da varlığını sürdüren Okeanos'un başının resmedildiği bir mozaik. Bu gün, bütün büyük denizlere adını veren Okeanos (Okyanus), o zaman disk şeklinde olduğu sanılan dünyayı saran tüm suların hakimidir. Ayrıca bütün ırmakların sahibi olan ve okeanid de denilen 3000 Nymphe'nin (su perisi) babasıdır.

Mozaik çeşitli renkteki küçük düz taş parçalarının yan yana yapıştırılmasıyla yapılıyor. Mezapotamya Uruk tapınaklarında görülen en eski mozaikler oldukça basitti. MS 2 ile 5 yüzyıllar arasında yapılan Roma ve Bizans mozaikleri ise bu sanatın zirvesine ulaşmıştır.


Mozaiklerde genellikle dini konular işlenmiştir. Paganlıkta Titanlar, Tanrılar, Yarı Tanrılar, kahramanlar ve mitolojik öyküler resmedilirdi.  Hristiyanlıkta ise İsa'nın yaşamından ve havarilerin öykülerinden sahneler işlenmekteydi. 

Çok büyük ve maalesef oldukça zarar görmüş bir taban mozaiğinin parçası... Akdeniz'in bembeyaz köpüklerinden doğan Afrodit, tüm güzelliği ile bir inci gibi istiridyenin içinde resmedilmiş.

Yukarıdaki Afrodit'in doğuşu mozaiğinden ayrıntı

Okeanus -Tethis mozayiğinden detay. Okeanus ve deniz varlıkları...


Mozaiklerde çok miktarda geometrik desen, eşya, hayvan ve bitki figürleri de yer alır. Ortasında yer alan sahneyi çevreleyen, onu belirginleştiren çok renkli ve birbirini yineleyen motifler bu güzelliklere güzellik katmaktadır. 


Üç boyutlu izlenimi yaratan bir kenar süsü.

Dört çerçeve içindeki sahnelerden oluşan bu mozaikte, ikinci çerçevede Perseus'un Andromeda'yı kurtarma sahnesi işlenmiş. Üçüncü çerçevede dans eden bir satir  ve elindeki zilleri çalan maenat (Dionyssos'un perisi) ve dördüncü çerçevede yine dans eden  bir meanad ile satir görülüyor.


Müzedeki en beğendiklerim arasından seçtiğim mozaiklerin fotoğrafları aşağıdadır.


Psikhe'ler Kayığı Mozaiği.  Ortada iki Psike'nin kelebek kanatlarına çıkarak onları
bir arabanın atları gibi süren Eros ile birlikte işlenmiş.

Bu taban mozaiği Ariadne ve Dionyssos hikayesini canlandırmış. Aşk, ihanet, terkedilme, yeniden aşk ve mutluluk temaları içeren öykü fotoğrafın üst tarafındaki çerçevede işlenmiş. Ortada yer alan sahnede aşık olduğu Atina Kralının oğlu Theseus tarafından, uyurken Naksos Adasında terk edilen, Girit kralı Minos'un kızı Aradne görülüyor. Şarap ve eğlence tanrısı Dionyssos onu adada bulur ve aşık olur. Sahnede uçar durumda gösterilmiş Eros, okunu fırlatmıştır çünkü. Tanrı bile olsa aşka direnemeyen Dionyssos, Ariadne'yı Olimpos'a götürür ve bu gün bile gökyüzünde pırıl pırıl parlayan bir taç hediye eder. Corana Borealis ( Ariadne'nin Tacı) takım yıldızının bu taç olduğu anlatılır.

Soldaki mozaik zevk-işret (triphe) ve sağdaki hayat (bios) 



Onlarca vahşi hayvan figürü arasında avcılığı ve okçuluğu ile ünlü Tanrıça Artemis.

Yukarıdaki mozaiğin ortasında yer alan Tanrıça Artemis'in büyütülmüş hali.

25 Ağustos 2018 Cumartesi

HATAY ARKEOLOJİ MÜZESİ - 2 (ANTAKYA LAHİDİ)


Antakya'nın Harbiye Caddesindeki bir temel kazısı sırasında 1993 yılında bulunmuştur. İstanbul Arkeoloji Müzesinde sergilenen İskender Lahdinden sonraki en önemli lahit olduğu ifade edilmektedir.
Aşağıda iki cepheden çekilmiş boydan ve detay fotoğraflarını gördüğünüz lahit, on ton ağırlığındadır. İçinde bir yetişkin erkek, bir yetişkin  kadın ve bir genç kıza ait üç değişik iskelete ait kalıntılar, takı ve sikkeler bulunmuştur. MS 265-270 yılları arasında yapıldığı tahmin edilmektedir.

Müzede kendisi için yapılmış bir salonda sergilenmektedir.



 

HATAY ARKEOLOJİ MÜZESİ -1 (GENEL)

Hatay Arkeoloji Müzesinin kuruluşu Fransız himayesi dönemine, 1932 yılına kadar dayanır. Asıl açılışı Türkiye'ye ilhakından 10 yıl sonra 23 Temmuz 1948'de yapılmıştır.


Hatay ilinin zengin tarihini sergilemekte yetersiz kalan eski müze 2011 yılında başlayan inşaatın 2014 yıl sonunda bitirilmesiyle ülkenin en büyük arkeoloji müzesi olarak ziyarete açılmıştır. Modern anlayışla yapılmış geniş sergi alanları ve ek mekanlarıyla dikkat çeken  müze, dünyanın en büyük ikinci mozaik ve üçüncü sikke koleksiyonuna sahiptir. 

Müze içinde 3 boyutlu çok güzel ve heyecanlı bir video gösterisi ile Hatay tarihi anlatılıyor. Hemen sonra karşımıza günümüzden 40 000 yıl öncesinde yaşamış bir insanın canlandırıldığı bir bölüm çıkıyor.

Samandağ, Üçağızlı mağarası, Homo-Sapiens atalarımızın 41 000 ile 29 000
yıllık buluntularını barındıran bir mağara. Ayrıca 19 000 yıl öncesinden
izler de taşıyor. 


Taştan yapılmış ilk aletler... Onları beceremeseydik
günümüz teknolojisi de olmayacaktı.















Müzenin bir bölümünde ilginç bir kafatası sergileniyor. Bebeklikten itibaren sıkıca bağlanarak geriye doğru uzatılmış bir insan kafatası. Çok eski çağlardan bu yana kullanılan yöntemle şekillendirilen kafatası asaleti vurguluyor ve farklılık yaratıyormuş. Şeyh Höyük kazılarında bulunmuş.


Müzenin en önemli eserlerinden biri Geç Hitit döneminden kalan Kral Şuppiluliuma heykelidir. Kocaman gözleri ile dik dik bakarken görülen kral, heykelinin arkasında Luvice hiyeroglif bir kitabe yazdırmıştır.


Müzede sergilenen binlerce eserden (hangisini seçmeliyim konusunda zorlanarak) seçtiğim bazı eserlerin fotoğrafları aşağıdadır.

Düz mühürler ve baskıları.

Silindir mühür ve baskısı

Figürinler ve küçük sıvı kapları




Ana Tanrıça İŞTAR figürini




Öylesine güzel yapılmış ve yüz ifadeleri öyle güzel işlenmiş ki aslanların yanından geçerken ısırılmaktan korkuyor insan.

Ortostadtan bir bölüm.
 





İki yanda bir elinde çift ağızlı baltası labris, diğer elinde yıldırımları, belinde kılıcı ile Baş tanrı Zeus kabartmaları ve ortada da kıskanç karısı (ve kardeşi) Hera.


Alttaki etiketlerde Fırtına Tanrısı Zeus yazıyor. Yunan baş tanrısı Zeus, profilden kazınması ve kıyafetleri Hitit tanrılarını andırıyor. Aslında Hitit baş tanrısı da Fırtına Tanrısı olarak anılır ama adı Teşup'tur. 

Seleukos İmparatorlarından ikisine ait büstler...

Bir altın kolye ve bir sikke...
Roma dönemi mezar taşları...