13 Nisan 2018 Cuma

ÇAMLIK BUHARLI LOKOMOTİF MÜZESİ - SELÇUK


Ülkemizin ilk demiryolu 1856 yılında bir İngiliz şirketine yapım ve işletme imtiyazı verilen ve 1860 yılında bir bölümü tamamlanan İzmir - Aydın demiryoludur.


Bu ilk ve halen kullanılmakta olan demiryolu üzerinde İzmir'e 88 km uzaklıkta Çamlık İstasyonu bulunur. 1890 yılında inşa edilmiş bu asırlık istasyonda 1991 tarihinde Çamlık Buharlı Lokomotif Müzesi açılmıştır.



Müze, 160 dönüm arazi üzerine kurulmuş ve İzmir'in Selçuk İlçesine 7 km uzaklıkta bulunuyor. Müzede Alman, İngiliz, Fransız, İsveç, Amerikan ve Çekoslovak yapımı kömürlü lokomotifler ile dünyada iki tane kalmış İngiliz yapımı odunlu lokomotifler sergileniyor.




  Müzede, buharlı lokomotifler dışında tarihi yük ve yolcu vagonları da sergileniyor. Makinist ve ateşçinin çalıştığı o heyecan verici mekana çıkmak, yanan ocağın sıcaklığını, buhar makinesinin gürültücü gücünü, arkasından sürüklediği vagonların yükünü hayal etmek, tekerleklerin ritmini düşlemek, yolcu vagonlarının lüks ve konforlu kompartımanlarına girmek, koltuklarına oturmak bir zamanlar buharlı lokomotiflerin çektiği kara trenlerde yolculuk yapmış olanlara çoşkulu bir nostalji yaşatıyor.



















Demiryollarında kullanılan araç gereç ve malzemeler, kantarlar, manyetolu telefonlar, makinelere su ikmal eden kuleler, fenerler, motorlu dekoviller ve vinç, kar küreme, ray döşeme gibi işlerde kullanılan çeşitli büyük makineler de meraklısı için sergileniyor.

Atatürk'ün yurt içi seyahatlerinde kullandığı vagon



Yolcu vagonlarının içinden çektiğim ayrıntı fotoğraflarından düzenlenmiş yukarıdaki kolajda yolculuğu rahat ve konforlu hale getirmek üzere incelikle düşünülmüş bir çok detay görülüyor.

Elbette garibanların bindiği 2. ve 3. mevki vagonlarında bu konfor yoktu. Ancak sıkışık da olsa, rahatsız da olsa uzakları yakın eden bu ucuz ve zamanının en hızlı ulaşım araçlarını unutmamalı...

8 Nisan 2018 Pazar

MERYEM ANA EVİ - SELÇUK


Hristiyanlığın peygamberi İsa'nın tek ebeveyni olan bakire Meryem'in İzmir'in Selçuk İlçesindeki Bülbül Dağı'nda son günlerini geçirdiği ve orada öldüğüne inanılır. İsa, çarmıha gerilmeden önce annesini 12 havarisinden biri olan Saint Jean'a (Aziz Yohanna) emanet etmiştir.


Hristiyan dininin en önemli kişilerinden ve İncil yazarlarından biri olan Aziz Yohanna Hristiyanlığı yaymak üzere Küçük Asya'da görev almış ve Selçuk'ta ölmüştür. Mezarı da oradadır. Kendine emanet edilen Meryem Anayı da yanında Selçuk'a getirdiği çok büyük olasılıktır. 

Meryem Ana Evi yolunun başlangıcında yer alan büyük Meryem Heykeli
Bugün Şirince köyü adını taşıyan Selçuk'un doğusundaki Kirkince köylüleri, Ortodoks olmalarına karşın Meryem Ananın ölüm yıldönümünde (15 Ağustos) geleneksel olarak, köylerinden kalkıp ovaya iniyor ve Bülbül dağına çıkıyorlardı. Ortodoks mezhebi Meryem'im Kudüs'te yaşayıp öldüğüne inanır. Buna rağmen atalarından gelen ve nesilden nesile aktarılan bu gelenek, Meryem Ana'nın orada yaşayıp öldüğüne dair bir tarihi delil sayılıyor.


Günümüzde Meryem Ana evi olarak bilinen bina, 1. yüzyıldan kalma temeller üzerine yapılmış bir taş bina olarak yemyeşil bir doğanın içinde, bir ayazmanın yanında yer alıyor. Papaların ziyaret edip ayin yaptığı bir hac ve çeşitli dinlerden birçok ziyaretçi çeken bir turizm merkezi durumunda...
Bülbül Dağı, Ege'nin bütün güzelliklerini içinde barındıran bir bölge... 



Bir zamanlar mucizeler beklenen kutsal suyun aktığı ayazma ve yanında dilekler için bağlanmış (çaput yerine geçen) kağıt mendiller.


Bir Alman Rahibenin (Anne Catherine Emmerich) rüyasında Meryem Ana'nın yaşadığı ve öldüğü yer olarak Bülbül Dağı'ndaki bu yeri gördüğü ve tarif ettiği söylentisi bazı Hristiyan mezheplerince ciddiye alınmış ve yukarıda fotoğrafı görülen binanın temelleri bulunmuştur. Sonradan 1951 yılında son restorasyonu yapılmıştır.

Meryem Ana Evi'nin ziyaretçileri...


6 Nisan 2018 Cuma

GORDİON MÜZESİ

Anadolu'nun birbirini izleyen uygarlıklarından biri de Frigler tarafından kuruldu. Hatti Ülkesinin büyük imparatorluğu Hitit Krallığının son günlerinde, MÖ 1200 yıllarında Anadolu'ya batıdan, deniz yoluyla gelen göçebe bir halk olan Frigler 450-500 yıl göçebe bir halk olarak dağınık bir yaşam sürdürdüler.


Frig Uygarlığı bir çok bilinmeyen içeriyor. Dillerinin tam olarak çözülmemiş oluşu, kökeni konusunda tartışmalar olması belki de bu bilinmezlerin en önemli kaynağı. Bildiklerimize gelince MÖ 750 yılında ilk siyasi birlikleri kral Gordios tarafından oluşturulmuştur. Efsanelere konu olan bu ilk Frig Kralı, aynı zamanda Frigya Başkentini kuran ve ona adını veren kişidir. Bu gün Ankara, Polatlı civarındaki, Yassıhöyük'de bulunan Gordion Kenti... Bilinen ikinci ve sonuncu Frig kralı ise Yunan efsanelerinde adına birçok kez rastladığımız Ankara'nın da kurucusu olduğu söylenen Kral Midas'tır.

https://tarihtenfotograflar.blogspot.com.tr/2018/03/esek-kulakli-kral-midas.html

Frig Krallığı bu günkü Eskişehir, Sakarya, Kütahya, Afyon, Denizli, Ankara, Kırşehir illerini kapsayan Kızılırmak'a kadar Anadolu'nun iç batı bölgelerine yayılmış bir devlet kurdular.

Frig krallığı, kurulmasından 55 yıl sonra Kafkaslar üzerinden gelen göçebe ve savaşçı bir kavim olan Kimmerler tarafından MÖ 695 yılında  yıkılmıştır.



Gordion yakınlarında bugün (tartışmalı olarak) MİDAS tümülüsü adı verilen büyük bir tümülüs bulunur. Yapıldığında 80 metre yüksekliği olduğu düşünülen bu görkemli tümülüs, mezar odasına kadar ulaşan koridoruyla ziyarete açıktır.


Büyük tümülüsün tam karşısında Gordion Antik Kenti buluntularının sergilendiği bir müze bulunuyor. Müzede Friglerin kısa siyasi birliklerine karşın ulaştıkları uygarlık düzeyini gösteren bir çok eser yer alıyor. 
(Ayrıca Ankara, Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde Frig Krallığına ayrılmış büyük bir bölüm vardır.)


Frigler Anadolu'da ilk yerleşimlerden bu yana rastlanan bereket, doğurganlık, verim ve zenginlik tanrıçası ana tanrı Kibele'ye taparlardı. Kısaca ona MATAR (ana) derlerdi. Yukarıda müzede sergilenen "Kapıda Duran Matar" kaya kabartması görülüyor.



Frig seramik çanak-çömlek örnekleri


Frig dili ve yazısı bu uygarlığın bilinmezlerinin başında gelir. Yazıları otuz kadar sözcük dışında okunamamıştır. Yunan alfabesini andıran bir alfabeye sahip oluşları, onlarında Finike kaynaklı ancak orjinal. farklı bir alfabeleri olduğunu düşündürür. Yukarıda çömlek ve taş levhalara kazınmış Frig yazısından örnekler görülüyor.


Frigler, metal ve ahşap oymacılığında çok ustaydılar. Yunanistan'daki Delfoi Apollon Tapınağına Kral Midas'ın gönderdiği fildişi oyma taht o kadar beğenilmişti ki tapınağa alınan ilk barbar armağanı olarak tarihe geçti. Demir ve değerli metallerden yapılmış fibula (süslü çengelli iğne), tanrı, insan ve hayvan figürleri gibi sanat eserleri çok yaygın ve ünlüydü. Ege kıyılarındaki ve Hellas'taki Yunan kentleriyle barışçı ve iyi ilişkiler kurmuşlar, karşılıklı etkileşim ve ticari değişimlerde bulunmuşlardır. Müzik konusunda çağımıza kadar etkili buluşlar yapmışlardır. Frig Gamı ya da makamı günümüzde bile kullanılmaktadır. Ayrıca flüt ve simbal gibi bazı müzik aletlerini keşfettikleri bilinmektedir.

Müzede sergilenen mühürler ve baskıları ile altın sikkeler.




Frigler mimarlık ve yapı elemanları konusunda da çok güzel örnekler vermişlerdir. Yukarıda müzede sergilenen binaların dış yüzeylerinin kaplandığı pişmiş topraktan ya da taştan yapılmış yapı elemanları görülüyor.


 Frigler evlerinin ve tapınaklarının tabanını çakıl taşları ile döşer, çeşitli renkli taşlarla motifler oluştururlardı. Bunlar, Anadolu'da rastlanan en eski mozaik örnekleridir. Müzik aletleri ve Frig gamı gibi mozaiğin kaşiflerinin de Frigyalı olduğunu söyleyebiliriz.