29 Ekim 2015 Perşembe

ANTALYA MÜZESİ - 1 (TANITIM-TARİHÇE)

Türkiyenin en güzel ve zengin müzelerinden biridir. Müzede, alt paleolitik (eski taş çağı) çağdan Osmanlı dönemine kadar eserler sergileniyor.
30 000 metrekare üzerine kurulmuş müzede 14 kapalı teşhir salonu, kütüphane ve bazı eserlerin sergilendiği geniş bir bahçe bulunuyor. Antalya sınırlarında kalan Lykia, Pamphylia ve Pisidia antik bölgelerinden çıkarılan eserlerin önemli bir bölümü burada sergilenmektedir.

Mermer Lahitlerin Sergilendiği Salon

Müzenin tarihçesi de çok ilginç... Antalya Müzesi kuruluşunu bir öğretmene borçludur. Sevr Anlaşmasına göre Antalya-Muğla bölgesi, İtalyan işgal bölgesiydi. İtalyanlar işgal konusunda çok hevesli olmasalar gerek yalnızca az miktarda subay ve asker ile gelmişler, fazla işe karışmamışlar düşmanca davranmadıkları için bir direniş görmemişlerdir. Ancak tarihi ve arkeolojik eserleri korumaya (!) kalkışmaları o sırada yani 1919 yılında Antalya Lisesinde Müdür Vekili, Türkçe ve Farsça Öğretmeni olan Süleyman Fikri (Erten) Bey'in dikkatini çekmiştir. 

Süleyman Fikri Erten 1876-1962

O sırada Lise dışında Rum okulunda ve İmam Hatip okulunda da öğretmenlik yapmaktadır. Bu yoğun mesaisine karşın Antalya Valiliğine müracaat ederek Asar-ı Atika fahri memuru olarak atanmasını ister. Atanmasıyla birlikte eski eserlerin toplanmasını, müze bünyesinde saklanmasını sağlar. 1923 yılında Müze'nin başına getirilir. 1941 yılında emekli olana kadar Müze Müdürü olarak hizmet verir. 
Antalya Müzesi ilk olarak Kale içindeki Alaattin Camiinde faaliyete geçer, oradan hemen yanındaki Yivli Minare camisine ve 1972 yılında da mevcut binasına taşınır. 

Süleyman Fikri Bey'in yaşam öyküsü için bkz:

 http://www.antalyamuzesi.gov.tr/tr/muze-kurucumuz

Müze girişinde çocuklar için hazırlanmış ilgi çekici bir salon yer almakta...


Teşhir Salonları

Antalya Müzesi Etnoğrafya salonlarından bir kolaj


25 Ekim 2015 Pazar

SİVAS ARKEOLOJİ MÜZESİ

Sivas Arkeoloji Müzesi 1896-1899 yıllarında yapılmış 215 yıllık Sanat Mektebi binasının  2005-2007 yıllarında onarılması ile 29. Nisan. 2009 günü açılmıştır.


 Sivas Arkeoloji müzesinde kronolojik sırayla sergilenen Hitit'lerden çağımıza kadar eserler yanında çevrede bulunmuş fosiller de görülebilir.


Hititlerin baş tanrısı olan Fırtına Tanrısı Teşup'un kutsal boğaları Hurri ve Şerri'yi temsil eden dinsel ritüellerde kullanılan kaplar. Bir benzeri Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesinde bulunmaktadır. Teşup'un bir çok heykel ve kabartmasında yanında yer alan kutsal boğalardan biri gündüzü diğeri geceyi simgelemektedir.

Sergilenen eserlerden bazılarının fotoğraflarından bir kolaj



Çok sağlam kalmış nefis işlemeli bir küp

Belli ki bir yatak odası kandili :)

Büyük küp ve sıvı kapları...

Harika bir testi


Mermerden, işlemeli bir Güneş Saati


Pişmiş topraktan bir mezar...






23 Ekim 2015 Cuma

SİVAS ULU CAMİ


Giriş kapısındaki kitabe
Cemaatten...
Anadolu'nun en eski camilerinden biridir. Miladi 1196 - 1197 (hicri 593) yıllarında Kızılaslan bin İbrahim tarafından Kul Ahi'ye yaptırılmıştır. Bu tarih Kılıçaslan oğlu Kudbettin Melikşah'ın Selçuklu tahtında oturduğu yıllardır. 



Gerçekten eski ve büyük bir camidir. Oturduğu alan 1674 metrekaredir. Yapımından kısa süre sonra 1212 yılında 1. İzzettin Keykavus döneminde onarılmıştır.



Cami içinde 50 taş ayak ve bunları birbirine bağlayan kemerlerle çok geniş bir asıl ibadet alanı vardır. 





Ulucami'nin en dikkat çekici unsuru daha sonra ilave edilmiş görkemli minaresidir.Sırlı tuğlalardan yapılmış ve 35 metre yüksekliğindedir. Biri şerefenin altında diğeri gövdenin ortasında iki yazı kuşağı vardır. Yukarıya doğru belli belirsiz incelen bu zarif yapı ,sırlı tuğla, mozaik ve çinilerle süslüdür.




Aşağıdaki fotoğrafa bakıp benim kadrajı eğdiğimi ya da gözünüzün yanıldığını sanmayın.  Sivas Ulucami'nin minaresi 116 cm eğik...  Üstelik bunun 12 cm'si son 6 yılda olmuş.  Zeminin çökmesi vb etkilerle oluşan bu duruma çare aranıyor. Ayrıca minare bir de yıldırım çarpmasına maruz kalmış. Sağdaki fotoğrafta yıldırımın gövdeye verdiği hasar yer alıyor. Minarenin onarılması için planlamalar yapılmakta.




















Sivas'a giderseniz Ulucami'yi ve görkemli ama biraz eğik minaresini sakın atlamayın, mutlaka ziyaret edin.

KAPADOKYA SERAMİK MÜZESİ - GÜRAY SERAMİK







Nevşehir'in Kızılırmak kıyısındaki güzel ilçesi Avanos, toprak ve seramik sanatı ile ünlüdür. Kapadokya gezisi, Avanos'tan bir kaç seramik hediyelik almadan, hatta bir dükkanda tezgaha oturup biraz yamru yumru da olsa bir çamur şekillendirmeden olmaz.

Çömlekçilik MÖ 5000 yıllarına dayandırılan en eski sanatlardan biridir. Avanos'un çömlekçiliği Hititler dönemine kadar uzanmaktadır. (MÖ 1900-1600).

Avanos'ta kuşaklar boyu seramik işiyle uğraşan Güray ailesi yakın zamanda bir seramik müzesi oluşturdu.





Ziyaretçinin boyuna erişmek için (!)
sehpaya çıkmış bir vazo.... :)
Müze, tescilli çok eski eserler yanında, yeni ve imzalı eserleri de barındırıyor. Aynı zamanda kafeterya, sergi salonu, satış salonları ve seramik çamurundan bir şeyler yapmayı deneyebileceğiniz atölyeleri de bulunuyor.

Müzenin belki de en önemli özelliği yer altında kayaya oyulmuş olması. Bu değişik bir atmosfer yaratıyor ve ısı izalasyonu nedeniyle rahat bir gezme ortamı sağlıyor.

Sergi Salonu



Müzedeki eserlerden bir seçme
İlginç motifli bir yağ kandili

Geleneksel mitolojik canavarımız :) ŞAHMERAN
ve bir baykuş..
.


Tarihi seramik buluntular...



8 Ekim 2015 Perşembe

ORTAHİSAR KAPADOKYA


Ortahisar, Nevşehir'e 12, Ürgüp'e 8 km uzaklıkta tarihi ve turistik bir kasabadır. Tarihi Hititlere kadar dayanır. 86 metre yüksekliği ile bölgenin en büyük peri bacası olan kalesi ile ünlüdür. Kavak Köyünden başlayan İbrahimpaşa'dan geçerek Ortahisara ulaşan Balkan Deresinin  hemen yanında yükselen görkemli bir kaya olan Ortahisar Kalesi. Hititlerden bu yana insanlar tarafından oyularak çeşitli mekanlar oluşturulmuştur. Eteklerinde yer alan tarihi evler sanki kalenin bir parçasıymış ve yüceltiyormuş gibidir.
Kalenin arkasında yer alan tarihi evlerden biri.

Arkasını kayaya yaslamış iki katlı bir eski ev.
Muhtemelen içinde kayaya oyulmuş odalar bulunuyor.

Ortahisar'da da restore edilmiş eski evlerden yapılmış otel ve turistik tesisler vardır.

Kayaya oyulmuş özel motiflerle süslenmiş bir güvercinlik.
 Bu motifler güvercinliğin sahibini (ve sahibinin zevkini) belli ediyor.
Restore edilerek turizme kazandırılmış bir ev














Ortahisar Beldesi'nde Tarihi evler dışında bir çok tarihi kilise de bulunur. Bu blogta da görebileceğiniz Balkan Kilisesi, Hastane Manastırı, Tavşanlı Kilise, Sarıca Kilise ve Pancarlık Kilisesi bunlardan bir kaçıdır.

Balkan deresi Ortahisar'dan  geçtikten sonra Ürgüp'e ulaşır. 


UÇHİSAR KALESİ - KAPADOKYA


Güvercinlik vadisi ve Uçhisar Kalesi

Uçhisar Nevşehir'den 5 km uzaklıkta tarihi ve turistik bir beldedir. Kapadokya'ya özgü peri bacaları ve güvercinlikler ile dolu Güvercinlik Vadisi ve Kalesi ile ünlüdür.

Kaleye girildiğinde zirveye çıkarken bir çok oda, koridor ve geçitten geçilir. Oldukça rahat çıkılabilen çok basamaklı merdivenlerle zirveye ulaşılır. 1950 ye kadar yerleşilen bir yer olduğu için yeni oyulmuş odalar, güvercinlikler görürsünüz. Zirveye çıkana kadar manzara genişler ufkunuz 60-70 km uzaktaki Erciyes'e kadar genişler. Zirveden Göreme, Çavuşin, Paşabağı, Ortahisar ve Kızılırmak kıyısının güzel ilçesi Avanos gözlerinizin önüne serilir.




 
Cesur bir turist !
Zirvede Roma dönemine tarihlenen üç kaya mezarı vardır. 
Kaleden aşağı bakış

Uçhisar evleri

Kalenin eteklerinden itibaren özgün mimarisi korunarak restore edilmiş bir çok otel, kafe,  restoran ve turistik eşya satış yerleri bulunur.
Kapoadokya'dan kuru yemiş alınır.
Özellikle kabak çekirdeği...

Hediyelik eşya dükkanı özgün taş mimarisiyle müşterilerini çağırıyor  

Roma döneminde kale savunma ve gözetleme amaçlı kullanılmıştır. Daha sonra yakın zamana kadar ev, depo, ambar gibi sivil yapılar olarak insanlara yararlı olmuştur. Şimdi ise Kapadokya'nın güzellikleri ve renklerini izlemek üzere turist çekmektedir. Özellikle gün batımına yakın zirvede olmak doyumsuz manzaraya bakmak çok güzeldir.