2 Şubat 2022 Çarşamba

Eskişehir Eti Arkeoloji Müzesi

 




Eskişehir Eti Arkeoloji Müzesi inşaatına 2007 tarihinde başlanmıştır. Yapılan bir protokol ile binanın inşaatını Eskişehir'in en eski firmalarından ETİ  bisküvilerini de üreten firma üstlenmiştir. Bilindiği gibi Eti adı aslında Hitit ile aynı anlamdadır. Bu ad, Anadolu'nun en eski imparatorluğu olan Hitit kelimesinin yanlış okunması sonucu ortaya çıkmıştır. 2010 yılında hizmete açılan müze, sponsorunun adı da eklenerek Eskişehir Eti Arkeoloji Müzesi olarak adlandırılmıştır.


Modern müzecilik anlayışına uygun olarak inşa edilen müzede teşhir salonlarında yaklaşık 2000 eser sergilenmektedir. Eskişehir'de 1945 yılında çevreden getirilen buluntuların Alaattin Camisine depolanmasıyla müzecilik faaliyetinin başlamıştır. Daha sonra 1966 da  Kurşunlu Camisi külliyesinde, 1974 yılından 2010 yılına kadar da Müze Müdürlüğünün yeni binasında faaliyet sürdürülmüştür. Bu gün sergilenenlerin dışında yaklaşık 20 500 eser müzenin depolarında saklanmaktadır.




Müzede paleolitik dönemden kalan fosillerin sergilendiği en eski eserlerden, neolitik, kalkolitik ve tunç çağlarından günümüze kadar Hitit, Frig, Helenistik, Roma, Selçuklu ve Osmanlı eserleri sergileniyor.


Hitit'lere ait bir güneş kursu Çorum Alacahöyük'ten getirilmiş.



Hitit geyik heykeli...


Dokuma tezgahı ağırlıkları (ağırşaklar), Ana tanrıça figürinleri, taş baltalar, hayvan fiğürinleri...

                     

Roma Dönemi Heykelleri salonu


Herakles (Herkül) ve Tanrıça Heykelleri ile heykellerin başlarının yakın plan fotoğrafları...



Çeşitli dönemlere ait adak ve mezar stelleri...

Roma dönemi taban mozaiği


Müzede sergilenen eski eserler dışında ziyaretçilere projeksiyonlarla, video canlandırmalarıyla ilginç deneyler sunulmaktadır.

Projeksiyonla yere yansıtılan altın sikkeler ve takılar
 ile altın banyosu yapabilirsiniz. Ya da sağ altta görüldüğü gibi, müzede
savaş arabasının dizginlerini elinize alıp, bir antik kentin
sokaklarında dolaşmak da mümkün...

Modern müzelerde bulunan bölümlerden bir çoğu Eskişehir Eti Arkeoloji Müzesinde de yer almaktadır. Konferans salonu, kafeterya, geçici sergi salonu, kütüphane, laboratuvar, fotoğrafhane gibi kısımlar dışında idari bölümler ve bodrum katta 20 500 eserin saklandığı depolar vardır.









8 Ocak 2022 Cumartesi

Eshab-ı Kehf Mağarası Tarsus - Mersin

 Yedi Uyuyanlar Efsanesini duymuş olmalısınız. İngilizcesi seven Sleepers olarak bilinir. Kısaca anlatacak olursak hikaye 2. yüzyılda pagan (putperest) bir hükümdarın İsa'nın dinini terk etmemelerini istediği aksi halde idam etmekle tehdit ettiği 6 Hristiyan gencin kıssasıdır. Hükümdar infazdan bir gün önce düşünmeleri için süre verir. Gençler dinlerini terk etmez ve şehirden kaçarlar. Kırda karşılaştıkları bir çobana durumu anlatırlar. Onu Hristiyan yapar ve yardımını isterler. Çoban, sadık köpeği Kıtmir'i de yanlarına alarak onları bir mağaraya götürür. Mağaraya giren 7 mümin ve köpekleri derin bir uykuya dalar. Bu derin uyku tam 309 yıl sürer. Sonunda uyandıklarında bu üç asırlık uykunun yalnız bir gece sürdüğünü sanırlar. Acıktıkları için içlerinden birini eline bir gümüş para vererek yiyecek almaya gönderirler. Alış veriş sonrası uzattığı para çoktan tedavülden kalkmıştır. Artık Roma İmparatorluğu hristiyanlığı kabul etmiş, tehlike geçmiştir. Durum açıklığa kavuştuğunda bu olay bir mucize kabul edilir.


7 Uyuyanlar'ın her biri bir Hristiyan azizidir. Adları da Maximilian, Lamblicus, Martinian, John, Dionysus, Exacustodianus ve Antoninus'tur. Arap ve islam kaynaklarında ise adları Yemliha, Makselina, Mislina, Mernuş, Debernuş, Şazenuş, Kefestataynuş; tüm grubun adı da Eshab-ı Kehf olarak geçer. Eshab-ı Kehf arapçadır ve mağara sahipleri anlamına gelir. 

Dünya çapında 33 ya da 34 mağara efsanenin mekanı olmaya taliptir. Türkiye'de bu konuda kıyasıya mücadele içinde olan 4 mağara var; İzmir - Efes, Maraş - Afşin, Mersin - Tarsus ve Diyarbakır - Lice... Ben ilk üçüne gidip fotoğrafladım ve bloguma ekledim. Aşağıdaki bağlantılara tıklayarak gidebilirsiniz.



Eshab-ı kehf camisi
  









 

Eski minare kısa gelmiş olacak ki
yanına üç şerefeli bir tane daha
eklenmiş.

 

 


 Ziyaret olarak düzenlenmiş mağara çevresinde bir cami, çeşmeler, dinlenme-piknik alanları, turistik dükkanlar yapılmış. Tabii turistik binek hayvanımız, güzel suratı, vakur bakışlarıyla devemiz, sakin sakin binicilerini bekliyor...  Çevrenin gayet düzenli ve temiz olduğunu (en azından ben oradayken ) gözlemlediğimi sevinerek belirteyim.


Caminin son cemaat yeri ve içi. Sanırım çok yeni yapılmış
veya yeni bakım görmüş..


Eshab-ı Kehf hikayesi Kur'an'da yer alır. Kur'an'ın 114. sûresinde 9. ayetten 27. ayete kadar 18 ayette oldukça ayrıntılı ve ders verici bir şekilde anlatılmıştır. Uyku süresi 309 yıl olarak net verilmesine karşın grubun sayısı için kesin rakam verilmemiş 3, 5, 7 olabileceği yazılmıştır. Köpek Kıtmir ise ayetlerde mağaranın kapısının önünde uyuduğu ve korkutuculuğu belirtilerek anlatılmıştır. 

Tarsus Belediyesi ayet meallerini ve hikayeyi parlak metal levhalara kazıyarak tesislere asmıştır. 



Eshab-ı Kehf'in içinde 3 asır ve 9 yıl geçirdiği söylenen mağara, Toros Dağlarının eteklerinde  yaygın olarsak rastlanan jeolojik yapılardan biridir.  Toros Dağları çok büyük oranda kalker mineralinden meydana gelmiştir. Kalker mineralinde % 90 oranında bulunan kalsiyum karbonat (CaCO3), asidik yağmur suları tarafından eritilerek çeşitli yer altı ve üstü oluşumları meydana getirir. Bunlardan biri de mağaradır.

Mağara girişinin hemen başında yukarıya açılmış büyük doğal bir delik yer alıyor.

Mağaradaki kalker kayalar ziyaretçilerin dokunuşları ile adeta cilalanmış...

Belediye mağarayı bir ziyaret yeri olarak düzenlemiş. Zemin betonla düzeltilmiş, demir korkuluklu ahşap merdivenler yapılmış ve ışıklandırılmış. 

Girişte ziyaret adabı, güvenlik ve temizlikle ilgili uyarı tabelası bulunuyor. İnananlar içeride bir 
köşeye çöküp dua okuyorlar. Burası, Hristiyan ve müslümanlar için ortak bir kutsal mekandır.



Yakın zamanda Diyarbakır Lice'de ki Yedi Uyuyanları da ziyaret edip, Türkiye Eshab-ı Kehf turunu tamamlamayı umuyorum. Yurt dışında kalan diğer 29 ya da 30 tanesini de sanırım merak etmeyi sürdüreceğim. :)
 





7 Ocak 2022 Cuma

Mersin Arkeoloji Müzesi

 Mersin Arkeoloji Müzesi'nin yeni binası, 2017 yılında açılmıştır. Modern müzecilik anlayışına uygun olarak inşa edilmiş ve buna uygun düzenlenmiştir. Yeni müzecilikte artık yalnız eski eserlerin teşhir edilmesi yeterli değildir Bu bakımdan Mersin Arkeoloji Müzesinde de çocuk oyun alanları, konferans salonu, kütüphane, satış yeri, kafe gibi bölümler bulunmaktadır.



Müze teşhir salonlarına girerken, bir zaman koridorundan geçerek gezinize başlıyorsunuz. MÖ 900 bin yıl öncesinden, MÖ 11 bin yıllarına kadar süren Paleolitik Çağdan, günümüze kadar uzanan kronolojik bir zaman şeridi karakteristik imgelerle, yalnız posterlerin aydınlatıldığı karanlık bir koridorda sıralanmış.

Zaman şeridi...

Teşhir salonları, kronolojik sırayla art arda düzenlenmiş. İlk salonda, insanın henüz gezegenimizde görülmediği günlerden kalma çeşitli bitki ve hayvanların, tortul kayaçlar içinde kalarak fosilleşmiş kalıntıları ya da izleri yer alıyor.


Kronolojik salonlarda ilk yerleşimlerin görüldüğü, tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin başladığı Neolitik Çağ, onu takip eden Kalkolitik Çağ, Tunç ve Demir çağları ile Anadolu'ya özgü uygarlık dönemlerine ait eser ve buluntular yer alıyor. Aşağıda, bu eserlerden bir kısmının fotoğraflarını paylaşıyorum.  






Zeytin yağı işliği canlandırması...


Batmış bir geminin ambarlarındaki amforaların,
 su içindeki görünümünün canlandırılması...

Kireçtaşından oyulmuş yapı elemanları ve mezar stelleri...


Figurinler ve oyuncaklar



 
Her biri bir sanat eseri olan renkli resimli vazolar...

Roma Dönemi Salonu...

















Mersin Mezitli İlçesindeki Soli - Pompeipolis kenti Sütunlu Caddesinde bulunmuş heykeller. 




Çeşitli cam eşyalar ve altın ziynetler...















Yumuktepe Buluntuları... Yumuktepe Höyüğü Mersin kent merkezinde Neolitik çağlardan bu yana sürekli iskan edilmiş 9000 yıllık bir yerleşimdir. Kolajın sağ üst köşesinde höyüğün
müzede yer alan hava fotoğrafı görülüyor.


Mersin Arkeoloji Müzesi'nde bir bölüm de etnoğrafyaya ayrılmıştır. Bu bölümde nispeten yakın tarihli, bölge kültürünü yansıtan çeşitli aletler, giysiler, tepelik, kemer, bilezik, gerdanlık gibi süs eşyaları, silahlar vb. eşyalar sergilenmektedir. 
Ayrıca bölgede göçebe yaşantısını yakın zamana kadar (hatta sınırlı sayıda da olsa günümüzde bile) sürdüren yörüklerin, yaşamından fotoğraflar ve kamışlardan yapılıp çamurla sıvanan HUĞ evi denilen basit barınağın replikası yer almaktadır.

Etnoğrafya Salonundan çektiğim seçme fotoğraflardan yapılmış kolaj...