28 Mart 2018 Çarşamba

EŞEK KULAKLI KRAL - MİDAS





Frigya'nın son ve en ünlü Kralı Midas, hakkındaki efsaneler günümüze kadar gelmiş, renkli bir kişilik olarak tarihe geçmiştir. Efsanevi olmasının yanında efsane değil gerçek bir kral olduğu bilinir. Asur kaynaklarında Muşkili Mita olarak geçmektedir. Yine bazı kaynaklar Ankara'yı onun kurduğunu belirtir. MÖ 738-696 yıllarında hüküm sürdüğü, ilk kral Gordios'un oğlu olduğu (annesinin de ana tanrıça Matar Kybele olduğu(!)) belirtilir. Güçlü ve zengin bir kral olan Midas, Kyme (bugünkü Aliağa Nemrut limanı) Kralı Agememnon'un kızı Hermodike ile evlenmiş, batı Anadolu ve Hellas (Yunanistan) Helenleri ile iyi ilişkiler kurmuştur. Bodrumlu Tarihçi Heredot, Delphi Tapınağına (Kehanet Merkezi) adak yollayan tek barbar olarak söz etmiştir. Delphi'ye gönderdiği fildişi oyma taht dillere destandır.

Bu tarihsel gerçeklerden sonra Midas'a ait söylencelere geçelim. Bu zengin bir söylenceler dizisi, onun gücü ve sevilirliğinin göstergesidir.

Tanrılarla bazan iyi geçinen, bazen zıt düşen Midas'ın kral oluşu, Dionysos tarafından ödüllendirilmesi, Apollon tarafından cezalandırılması ve sonunda Kimmerlerin ülkesini yerle bir etmesi üzerine canına kıyması Anadolu-Yunan mitolojisinin söylenceleri arasındadır.

Kral oluşunun söylencesine göre Midas aslında Telmessosludur (Fethiye). Ana ve babasıyla uzun ve zor bir yolculuk yaparak Frigya başkenti Gordion'a gitmektedir. O sırada kral Gordios varis bırakmadan ölür. Kahinler Gordion'a gelecek ilk kişinin kral olacağı kehanetinde bulunurlar. Tahmin edeceğiniz üzere Gordion kapılarından ilk giren Midas olur. (Söylence, Midas'ın Gordios'un oğlu olduğuyla çelişir.)

Krallığı sırasında öyle güzel bir gül bahçesi yaptırır ki bahçe dillere destan olur. Şarap ve zevk tanrısı Dionysos'un yakın dostu keçi ayaklı Satiros bir gün o bahçeye gelir ve o güller arasında uykuya dalar. Midas bu garip (yarı hayvan) misafire çok iyi davranır. Tüm konukseverliği ile 10 gün ağırlar. Bu Dionysos'u çok memnun eder. Krala gelerek "dile benden ne dilersin." der. Midas çok zengin olmak istemektedir. Biraz akılsızlık yapar ve elimi her değdirdiğim altın olsun, der. (Oysa her istediğimi altın yapabileyim deseydi keşke.) Dionysos, bence hinliğine ya da belki bir ders olsun diye isteği aynen kabul eder.  Her dokunduğu altın olan Midas önce sevinir, bir sürü altın eşya yapar lakin ilk terslik acıktığında ortaya çıkar. Yiyecekleri altın denilen o yenmez içilmez soy metale dönüşmektedir. Sevdiği, okşadığı canlılarda.  Açlık sınırına dayanınca Dionisos'a bu yeteneği geri alması için yalvarır. Tanrı haline acır ve git Paktalos Çayında yıkan der. Midas koşarak gider (aslında o çağa göre bayağı uzak şimdiki Polatlı'dan şimdiki Salihli'ye) yıkanır dertten kurtulur. Paktolos Çayı Lidya Krallığının başkenti Sardes'in ortasından altın parçacıklarını akıtır durur. Ta ki Lidyalılar onu toplayıp para yapımında kullanana kadar... :)  El attığı şeyler değerlenen kişiler için Midas'ın dokunuşuna sahip deyimi bu söylenceden gelir.

apollo and marsyas ile ilgili görsel sonucu
Yarışmayı konu almış bir Yunan pulu
Gelelim Midas'ın kulaklarına... (Midas'ın Kulakları, Güngör Dilmen'in ünlü tiyatro eseridir.) Bu kez söylence Midas'ın başka tanrılarla ilişkisinden söz eder. Işık, güzel sanatlar, bilicilik ve müzik tanrısı, lir ustası Apollon ile flüt üstadı, kırların ve Satirlerin tanrısı, insanları korkutup panik yaratan, Apollon kadar büyük olmasa da kendi çapında bir tanrı olan Pan arasında. Bu Pan bir gün Apollon'a müzik konusunda meydan okur. Bir yarışma düzenlenir ve hakem olarak bizim Midas'ı tayin ederler.
Midas bu işe karışmamalıydı ama tutamaz işte kendini. Üstelik bir de Pan'ın flütünün Apollon'un lirinden iyi olduğunu söyler.  (Bazı kaynaklara göre Apollon'un karşısına çıkan Pan'ın müridi ve flütün mucidi Frigyalı Marsiyas'tır.)

Görüntünün olası içeriği: at, gökyüzü, ağaç, açık hava ve doğa
Ne dersiniz bu güzel kulaklar müzikten anlamaz mı?
 "Bir insanın kulakları bu yargıya varamaz, diye kükrer Apollon. "Ancak bir eşeğin kulakları ile Pan'ın müziğini beğenebilirsin. O zaman kulakların eşek kulağı olsun" der ve anında Midas, o güzelim kadife kulaklara sahip oluverir. Ancak o çağda da bugünkü gibi "arkadaşım eşek (!)" aşağılanmaktadır. Midas bu nedenle durumundan çok utanır ve kulaklarını büyük başlıklar giyerek gizler. Ancak saçları uzadığında zorunlu olarak berberini çağırır ve gördüklerini kimseye söylemeyeceğine dair yemin ettirerek başlığını çıkarır. Kulaklarını gösterir.
İlgili resimBerber bu sırrı tutmak için çok gayret eder ancak sır, ayakkabısına girmiş sivri bir taş gibidir. Sürekli batar. Sonunda ıssız bir yerde bulunan bir kuyuya eğilerek bağırır: Kral Midas'ın kulakları Eşek kulaklarıııııııı...
Berber rahatlar ama kuyunun kenarlarında büyüyen sazlara çarpan rüzgar artık sessiz, masum bir esinti değildir. Her estiğinde Kral Midas'ın kulakları Eşek kulaklarıııııııı... diye eser, Midas'ın sırrı bütün Firigya'ya yayılır...

Efsanevi Kral Midas'ın ölümü de bir efsane ile anlatılır. Kafkaslardan Anadolu'ya giren Kimmerler önce Urartuları saf dışı bırakırlar sonra MÖ 700 yıllarında Frigya'ya gelirler. Frig ordusu yenilir Gordion işgal edilir. Yakılıp yıkılır. Midas bu yenilgiyi hazmedemez ve öküz kanı içerek hayatına son verir. (Bu arada, öküz kanı zehirli ya da öldürücü olmadığına göre Midas, ya bir zehir içmiş ya da başka bir şekilde ölmüş olmalı.)

( Not: En yukarıdaki yer alan görsel Gordion'un Helenistik çağ katmanında bulunmuştur. Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergilenmektedir. Uzun yıllar Kral Midas'ı eşek kulakları ile gösterdiği düşünülmüşse de artık bunun Satir ya da Silen adı verilen Yunan mitolojik kır yaratığının tipik figürü olduğu sanılıyor. )

MİDAS TÜMÜLÜSÜ (yoksa GORDİOS TÜMÜLÜSÜ mü?)


Tümülüsler Anadolu Uygarlıklarından özellikle Lidya (Bin Tepeler) ve Frig Krallıklarında görülen bir ölü gömme şeklidir. Elbette bunlar krallar, asiller ve zenginlerin mezarlarıdır. Türkçede höyük (hüyük) veya kurgan da denir. Kısaca bir mezar üzerine mezarı koruma ve yüceltme amacıyla yığma taş-toprakla yapılmış yapay tepeciklerdir. Tümülüs geleneğinin, bu topraklara MÖ 1200 yıllarında deniz yoluyla Anadolu'ya göçen Friglerle birlikte geldiği düşünülmektedir.Anadolu tümülüslerinden en büyüğü Lidya kralı II. Alyattes'e ait Salihli Bintepeler'de yer alan 355 metre çapında 69 metre yüksekliğindeki Alyettes tümülüsüdür.


Yukarıda fotoğrafı görülen Midas Tümülüsü adı verilmiş tümülüs ise 2. sırada yer alır. Ankara'nın Polatlı İlçesi'ne bağlı Yassıhöyük köyündedir. 300 metre çapında ve 53 metre yüksekliğindedir. Çevresinde seksenden fazla irili ufaklı tümülüs bulunur. İlk başta tümülüs içinde Frigyanın efsanevi kralı Midas'ın mezarının yer aldığı düşünülmüş ve öyle adlandırılmışsa da tarihsel olarak Frig devletinin yıkılması sırasında ölen Midas için böyle bir anıt yapılamayacağı mantığıyla tümülüsteki mezarın bir önceki kral olan ve başkente de adını vermiş olan Gordios'a ait olması daha olasıdır.
Günümüzde tümülüs içine tam ortasına kadar bir dehliz açılmıştır. Böylece ziyaretçiler mezar odasına kadar girebilmektedir.

Tümülüse açılan kapı.


Mezar odasına giden dehliz.


 Mezar odası 1957 yılında yapılan kazılarla açıldığında ahşap oyma masa ve panolar bronz kazanlar, yüzlerce bronz kap ve yüzlerce fibula gibi zengin ölü hediyeleri yanında bir tahta kerevet üzerinde 60 yaşlarında kısa boylu bir adamın (1,59 m) iskeleti bulunmuştur. İskeletin Kral Gordios'a ait olduğu sanılmaktadır. 


Yukarıda tümülüsten çıkarılmış ahşap pano ve oymalı sehpa görülüyor. Bu eserler Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde sergilenmektedir.

Mezar odası...
Mezar odası 30 metrekare genişliğinde ve 3 metreden daha yüksektir. Frigler'de mezar odaları, ardıç ve çam kalaslardan yapılmış duvarlarla çevrilidir. Bu duvarların dışında küçük taşlarla doldurulmuş bir boşluk bırakılmış ve çevresine kaba taşlarla bir koruyucu duvar örülmüştür.

Mezar odasının modeli. (Gordion Müzesi)

Mezar odasının eğimli tavanının üstü taş duvarlara uzatılmış kalaslar ile kapatılmış sonra üzerine öncelikle 4-5 m kalınlığında kil tabakası serilmiştir. Sonra da taş ve toprak yığılarak şu an yüksekliği 53 metre olan yapay tepe yapılmıştır. Böylelikle tümülüs doğa koşullarına ve mezar hırsızlarına karşı 27 asır dayanmış , içindeki hazineleri ve tabii tarihsel bilgileri günümüze getirebilmiştir.