30 Aralık 2019 Pazartesi

İlk Üniversite Kenti HARRAN

Harran Surları önünde yerel kıyafetleriyle koyun güden bir çoban


Tarihin ilk üniversitesinin bulunduğu öne sürülen Harran, milattan 5000 yıl öncesinden beri varlığını sürdüren bir kenttir. Hakkında birçok efsane söylenegelir. İslam kaynakları kuruluşunu, bugünkü tek tanrılı dinlerin kaynaklandığı İbrahim Peygamber'in kardeşi Aran ya da Nuh peygamberin torunu Kaynan'a bağlar. Tevrat'ta adı geçen Haran Kentinin de burası olduğu söylenir.

Arkeolojik bulgularda Harran adına ilk kez Kültepe (Kaniş) çivi yazılarında rastlanır. Önemli ticaret yollarının kesiştiği konumdadır Bazı kaynaklarda adının anlamının "kesişen yollar" olması buna  uygundur. Sümer ve Akad dillerinde Harran, kervan - seyahat anlamına da gelir.

Halep Kapısı

Harran Ulu Camisi Kalıntıları
(Şu an restorasyonda.)
 Kenti çepeçevre saran sağlam surlar ve surların dışında suyla dolu bir hendek bulunuyordu. Surlar harap, hendek toprak dolmuş olsa da şu anda belirgin olarak fark edilmektedir. Bugün kentin ayakta kalmış tek kapısı Halep yoluna açılan Halep Kapısıdır. Harran'ın 6 ya da 8 tane kapısı olduğu söylenir.

Bugün yalnızca bir büyük kemer ve muhteşem kare kesitli ve 105 basamaklı bir ahşap merdivenle çıkılan minaresi ayakta kalmış Ulu Cami'nin Halife Ömer zamanından kaldığı düşünülmektedir. Burasının Hitit, Asur, Babil döneminde Sin (Ay Tanrısı-Baş tanrı) mabedi olduğu bazı belgelerde yazılmaktadır. Ulu caminin, yeri saptanamamış mabedin ve hatta yine adı bilinen ama yeri saptanmamış Üniversite (Harran okulu - medresesi) üzerine yapıldığı sanılıyor.

 Ulu caminin minaresi, bir zamanlar Harran Üniversitesi sanılan binanın gözlem kulesi olarak yorumlanmış. Kaynaklarda Harran'ın gezegenler ve onlarla ilişkilendirilmiş tanrılar hakkında bilgilerin ve inanışların yaygın olarak bulunması burada astronomi eğitiminin verildiğini ve bunun Asur, Babil dönemlerine kadar uzandığı düşünülüyor.

Harran, Halife Ömer zamanında MS 640 müslümanlar tarafından fethedilmiştir. Emevilerin son halifesi II. Mervan 744 - 750 burayı başkent yapmış ve kent ve çevresi en parlak dönemini bu yıllarda yaşamıştır.



 Harran'ın kendine özgü sivri kubbeli evleri çok ilgi çekmektedir. Kare planlı, bitişik odalardan oluşan evler, kerpiç ve tuğla ile örülmüştür. Bindirme tekniğiyle 30 - 40 sıra tuğladan yapılmış konik kubbeleri vardır. Bu yüksek kubbeli, kalın duvarlı evler ovanın aşırı sıcağına karşı yüksek izolasyon sağlar. Kışın sıcak, yazın serin  olur.
Kültür evi olarak restore edilmiş tipik bir Harran Evinin bahçesi...

Bir Harran evi kubbesinin içeriden görünüşü.
Şehrin güneydoğu surlarına bitişik büyük bir bina Harran Kalesi olarak bilinir. Kalenin yerinde eskiden bir Sabii mabedi olduğuna dair belgeler vardır. (Harran Sabiileri Halife Me'mun tarafından tehdit edildikten sonra kuranda adı geçiyor diye Sabii olduklarını söyleyen Harranlı pagan Asurlulardır.)


Kalenin aslında son Emevi Halifesi (Devlet Başkanı diye düşünmek yanlış olmaz.) II. Mervan'ın sarayı olduğu kesin gibidir. Sarayın yapımı için o zaman astronomik bir rakam olan 10 milyon dirhem harcanmıştır. Yapılan kazılarda çok güzel İslami eserlere rastlanmıştır. Kazılar devam etmektedir.

Harran, ilk çağlardan bu yana binlerce yıl kesintisiz yerleşilmiş, ticaret yollarının kesiştiği, bilim ve felsefe konularında önemli insanlar yetiştirmiş, çok değişik inanç ve dinleri barındırmış, başkentlik yapmış çok önemli bir tarihi kent. Yıkıntıları arasında halen gün yüzüne çıkmayı bekleyen birçok sırlar saklıyor.

Harran ziyaretçiler tarafından ilgiyle geziliyor. Son yıllarda gelişen turizme halk henüz ayak uyduramamış. Özellikle yerel rehberler eğitilmeli ve bir tarifeye bağlanmalı. İlkokul çağındaki çocukların o masum, sevimli ve güzel suratlarıyla, gezginlerin çevresini sarıp hep bir ağızdan"1 lira amca" diyerek taciz etmesi (tabii ki velileri aracılığıyla) engellenmeli.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder