23 Aralık 2019 Pazartesi

GÖBEKLİTEPE - Tarih Bilgimizi Sorgulatan Gizemli Alan




Mezopotamya insanlık tarihinde çok önemli bir yer tutar. İnsanlığın tarıma ve yerleşik yaşama başladığı, hayvanları evcilleştirdiği, dini inanç ve düşüncelerin toplumsal yaşamda yerini aldığı, en eski uygarlıkların kurulup yıkıldığı, yazının bulunduğu ve daha birçok ilklerin yaşandığı bölgedir burası.
Kuzey Mezopotamya'da yer alan büyük illerimizden biri olan Şanlıurfa'ya 15 km uzaklıkta, geniş Harran Ovasının sonunda, ona tepeden bakan ve ovanın her yerinden görülebilen tepelerden birinde tarihi bilgi ve tahminlerimizi alt üst eden bir yer keşfedildi.
Göbeklitepe olarak bilinen bu yer 66 yıl önce arkeolojik alan olarak tespit edilmiş. Buna karşın önemi uzun yıllar anlaşılamamıştır. Alman Arkeolog Prof. Dr. Klaus Schmidt tarafından 1995 yılında başlatılan kazılar durumu değiştirdi. Kazıda bulunanların yaşının MÖ 10 000 yılına kadar yani 12 000 yıl önceye tarihlenmesi arkeoloji ve ilgili bilim çevrelerinde bir deprem etkisi yarattı.




(Bu vesileyle 2014 yılında genç yaşta hayata veda eden sayın Prof. Dr. Klaus Schmidt'i saygıyla anıyorum.)






Neolitik çağ hakkında bilgilerimize göre, insanlar buz çağlarının sonuncusunun bitmesiyle tarıma ve hayvancılığa başlamış. Evler, köyler kurarak yerleşik yaşama geçmişlerdi. Oysa Göbeklitepe'de bu yapıları 12000 yıl önceden başlayarak inşa edenler daha eski bir üretim tarzı içindeydi. Bu insanlar yerleşik değil göçebe avcı-toplayıcılardı. Bu dönemde böylesine büyük bir yapının inşa edilebilmesi düşünülemiyordu.


Yapımlarının böylesine eski olduğu anlaşılınca zihinlerde bir çok soru uçuşmaya başladı:

Neden yaptılar? Az sayıda bireyin yer aldığı o yıllarda ortalama 40 kişi olduğu düşünülen küçük topluluklar, gerekli insan gücünü nasıl sağladı? Çeşitli topluluklar arası işbirliği nasıl sağlanabildi? İş bölümü yapıldı mı? 40 - 60 tonluk taşları kesmeyi nasıl becerdiler? Bu kadar ağır taşları nasıl taşıdılar, nasıl diktiler? Bir kült merkezi olması kuvvetle muhtemel yapılarda nasıl ritüeller uygulandı? Yaklaşık MÖ 10. ve 8. yüzyıl arası (1400 yıl olduğu tahmin ediliyor) bilindiği kadar 20 adet bina yapıldıktan sonra neden toprakla örtülüp terk edildiler? Bütün bu ve tabii daha teknik bir çok soru henüz cevaplanmayı bekliyor. Soruların belki de tamamı bilimsel olarak çözülemeyecek ama şimdilik kaydı ile tarihin en eski dini merkezi ile karşı karşıyayız.

Göbeklitepe, ören yerine giden yol ve çevresi...
Göbeklitepe'de bu güne kadar 6 yapı ortaya çıkarılmıştır. Jeomanyetik çalışmalar toprak altında başka yapılar olduğunu, tapınakların sayısının 20 kadar olduğunu gösteriyor. Şu anda ilk bulunan yapılardan bazıları büyük bir şemsiye yapısıyla korunmaktadır. Ziyaretçiler yapıları çevresindeki gezinti yolundan izlemektedir.

Göbeklitepe, 2018 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesine alınmış, 2019 ise Göbeklitepe yılı olarak ilan edilmiştir.





Ören yerinde idari ve ziyaretçi merkezi bulunuyor. Burada Göbeklitepe hakkında bilgiler verilen tabelaların olduğu, projeksiyon gösterilerinin yapıldığı, bazı buluntuların benzerlerinin sergilendiği, hatıra eşyalarının satıldığı mekanlar var.
Merkezde tapınakların o çağdaki durumunu gösteren maketler ve o çağdaki yaşamı canlandıran video gösterileri zihin açıcı olmuş.

Video gösterisinden iki sahne.


Tapınakların o çağlardaki hallerini gösteren maket.

Aslı Müzede olan kabartma
motifli bir sütun
Dikilitaşların üzerindeki kabartma motifler

Göbeklitepe Tapınaklarının ana taşıyıcıları T şeklinde yontulmuş kireçtaşından yontulmuş büyük dikilitaşlardır. Taban temizlenip düzeltilmiş ve dikili taşların oturacağı oyuklar kazılmıştır. Daire şeklinde aralıklı dizilmiş küçük dikilitaşların arasına duvar örülmüştür. Dairenin ortasına daha büyük iki dikili taş yerleştirilmiştir.
Dikilitaşların ağırlığı 40 ile 60 ton arasında değişiyor. Her birinin üzerinde 20 değişik türde hayvana ait kabartmalar, değişik motifler ve işaretler yapılmış. T şeklindeki dikili taşların insanı sembolize ettiği düşünülüyor.



Ören yeri girişinde düzeltilmiş ve ortasında iki büyük çukur bulunan bir alan göze çarpar. Aşağıdaki fotoğrafta görülen bu alanın T şeklindeki dikili taşları ve duvarları yok olmuş bir başka yapının temeli olduğu anlaşılmıştır.



Harran Ovasının en görünür yerinde yer alan bu yapıların bulunduğu yerde çağımıza ait bir dilek ağacı ve ziyaret yeri bulunmakta. 


Yukarıda fotoğrafı görülen karadut ağacı yılardır altındaki dünyanın şimdilik bilinen en eski kutsal yapısını işaret ediyordu. İnsanlar binlerce yıl önce yapılmış kutsal alanlar üzerinde dertlerine deva aramayı sürdürüyor olabilir mi? Cumhuriyet yazarı, tarihi eserler konusunda uzman gazeteci Özgen Acar'ın Göbeklitepe'nin keşfini anlattığı öykü tadındaki yazısını aşağıdaki linkten okumanızı tavsiye ederim.


Evrim Ağacı'nın bu konudaki videosunu izlemenizi de öneririm.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder